Kararlı, Çalışkan Bir İş İnsanı Münteha Adalı ile Röportaj…

Şanlıurfa’nın ilçesi Siverek’ten 15 yaşında eğitim için İstanbul’a gelen Münteha Adalı’nın hedefi netti; Kaybolmamak, var olmak, kök salmak, keşfetmek, öğrenme açığını kapamak, herkes yürürken koşmak ve arayı kapatmak…

Peki bu hedefine nasıl ulaştı Adalı? Yılmadı, varoldu ve yılların verdiği deneyimle Güvensan ve 39 Kalamış Marina Hotel’i kurup yöneten bir iş insanı oldu. O da yetmedi toplumsal cinsiyet eşitliği için kolları sıvadı. Kadın girişimcileri desteklemek için Arya Kadın Yatırımcı Platformu’nun kurucularından biri oldu. Erkekler Konuşuyor platformu ile toplumsal cinsiyet eşitliğinde erkeğin rolünü konuşmaya başladı. Sosyal Fabrika Projesi ile mavi yakanın sesi oldu. KAGİDER, PwN, TurkishWIN, BinYaprak’la iş hayatında ben de varım diyen kadınlar arasına katıldı, rol model ve mentor oldu.

Münteha Adalı ile gerçekleştirdiğimiz bu söyleşiyi beğenerek okuyacağınızı düşünüyoruz. İyi okumalar.

Siverek’ten İstanbul’a gitme fikri nasıl oluştu? İstanbul çok kalabalık büyük bir kentte kaybolurum endişesi sizi korkutmadı mı? İstanbul’a yeni geldiğinizde unutamadığınız anılarınız var mı?

15 yaş bu korkular için çok erken. Daha çok heyecan ve keşfetme duygusu hakimdi.  Bir daha dönmeme duygusu yoktu, okul sonrası ben de diğer kardeşlerim gibi tekrar eve dönecektim ama durum böyle olmadı. Okumak için geldiğim şehir hikâyesi, göç hikâyesine dönüştü.

Unutamadığım anılardan daha çok, unutamadığım bende iz bırakan duygular var. Kaybolmamak, var olmak, kök salmak, keşfetmek, öğrenme açığını kapamak, herkes yürürken koşmak ve sanırım arayı kapamak durumunda kaldım. Bu söylediklerimin hepsi öğrenme, var olma, kök salma sürecine hız kattı, bende negatif etkiden çok hepsi pozitif değerler yarattı.

Banka’da çalışırken iş hayatına nasıl geçiş yaptınız? Ya başaramazsam dediğiniz oldu mu?

Kendi işimi yapma isteğim hep vardı ama bilinçli olmadığımı daha sonra anladım. Amacım özgür olmak, kendi kararlarımı vermek, yapmak istediklerimi hayata geçirmekti. Kişiliğimden kaynaklı olarak sınırları sevmiyorum, yaratıcılığımı ve çalışma azmimi negatif etkiliyor. Ya başaramazsam demedim, aklıma bile gelmedi, niyetime hizmet etmek dışında başka bir amacım yoktu. Başaramazsam yapacağım şey belliydi, tekrar denemek veya tekrar profesyonel hayata geçmek.

Hepimiz için sıkıştığımız noktada her zaman bir çıkış vardır.

Güvensan’ın sektörde pazar payı nedir? Hedeflerinize ulaşabildiniz mi? Hedefleriniz arasında yurtdışına açılmak var mı?

Kalitemizle, yasal süreçlere tam uyumla, müşteride ve çalışanlarımızda vazgeçilmez olma hedeflerimizle, sürdürülebilir olmamıza hizmet edecek büyüklükte bir pazar payına sahibiz. Yurtdışına açılma hedefimiz yok.

“Yerel firma olmanın gücü ile hizmet üretimi” sloganıyla pazarda yerimizi koruyarak sağlıklı yol almaya devam edeceğiz.  Bu ülkenin temizlik anlayışını biliyoruz ve buna uygun çözümler üretiyoruz.

Krizlerle boğuşan ülkemizde turizm sektörüne 39 Kalamış Marina Otel & Restaurant & Bar ile adım atarken eyvah! Keşke bekleseydik ya da girmeseydik dediğiniz oldu mu? 39 rakamının size göre önemi nedir? 39 Kalamış’ın hedeflerinde başka illere yatırım olacak mı?

Krizler artık global, sadece her ülke ekonomik durumuna, kültürüne, insan kaynağına göre etkilerini farklı yaşıyor.

Bizler krizlerin çeşitliliği ile savaşan bir nesiliz. Bu nedenle hem kriz hem fırsat durumunu, her şeyi bir arada yaşıyoruz. Esnekliğimiz sanırım alışmaktan, tecrübeden ve başa gelen her durumunda farklı çıkış noktalarına odaklanıp süreci yönetmemizden kaynaklanıyor.  39 Kalamış Marina Otel & Restaurant & Bar’a gelince, iyi ki pandemiden önce açtık,  açılmamış olsaydı bu psikoloji ile önce sağlık dediğimiz durumda açmamayı tercih edebilirdik.  Sağlıktan gelen korku ve endişenin ekonomiye etkisi ortada.  Ama bu durumda ülke olarak bile kafamızın farklı çalışması, hızlı önlem alma, uyum gösterme becerimiz ile yolumuza devam ediyoruz.

Sanatın, yeşilin bir arada olduğu Urban Oasis konsepti ile şehirde vaha yarattık. Yerli ve yabancı sanatçıların eserlerini odalarda ve her alanda görebilirisiniz. Mottomuz “feel good in the neighborhood “ İyi hissetmek önemli konfordur. Bu Pandemi süreci temizliğin ve dezenfeksiyonun ne kadar önemli olduğunu gösterdi herkese. Bizim Güvensan Tesis Hizmetleri ile 1992’den bu yana edindiğimiz tüm bilgi ve tecrübe, 39 Kalamış Marina için en ince detaya kadar kullanılıyor. Misafirlerimiz gönül rahatlığıyla gelip otelimizde konaklıyor, hijyen konusunda her türlü önlemin alındığı ve 2 tarafı komple açılıp marina havası alabildiği toplantı salonlarımızda şirket buluşmalarını yapıyor, restoran ve barda keyifli, lezzetli ve sosyal mesafeli dost buluşmalarını yapıyor. Özlemişiz bunları…

İsim 39 odadan geliyor, detaylıca araştırana kadar bizim için başka bir anlamı yoktu.

Numerolojiye göre 39 sayısı, hayatınıza giren şeyler konusunda iyimser olmanızı istiyor. 39 rakamı, insana olan sevgiyi ve onu geliştirmeye yardım etme isteğini gösteriyor. Bu sayıya yanaşan insanlar, insanlığa yardım etmek için yaratıcı yollar bulma eğiliminde olanlar.

39 numara, sanatsal kendini ifade etme eğiliminde.

Yaptıklarımız ile 39 sayısının anlamı, bilmeden birbiri ile o kadar örtüştü ki, enterasan bir tesadüf oldu bizim için.

Başka illere yatırım hedefimiz şu anda yok maalesef. Markanın kökleşmesine ve varlığını devam ettirmesine çalışmak en temel hedefimiz.

Güneydoğulu iş kadını olarak Güneydoğu’ya yatırım düşünüyor musunuz?

Keşke yapabilsem ama zaman ve koşullar neyi gösterir bilemiyorum. O nedenle olumlu ya da olumsuz cevap vermek doğru olmayacak.

Geçmişte Güneydoğu’da çocuk gelinler, kadın cinayetleri yaygındı, şimdi ise ülke genelinde her gün kadın cinayetleri ve çocuk gelinleriyle, taciz ve tecavüzle gündemde. Size göre bu sorun nasıl çözülür? Ve İstanbul sözleşmesi neden uygulanmıyor?

Ünlü yönetim bilimci Peter Drucker’ın bir sözü var; çok hoşuma gidiyor ve sık sık kullanıyorum: ‘’Stratejiniz ne olursa olsun, kültür onu kahvaltı niyetine yer.’’

Özet bu işte..

Geleneğin baskın oluşu, erkeklerin bu işi daha iyi bildikleri kanısı, ekonomik anlamda erkeklerin çok erken özgür olmaları, para ve güç ile ilişkileri gibi çok sebep var.

Peki, nasıl olur? Yazdığım tüm durumların kadınlar tarafından sahiplenmesi ile. Erkeklik algısının ve bunun yarattığı kültürün değişimi ile olacak. Kadının değişimi, güç ve iktidara sahip olması birçok engele takılıyor. İstanbul sözleşmesi gibi. Kadınların uyanması tehlike gibi gösteriliyor, çünkü algı bu. Feminizmin yanlış algısı, kadınların bunu anlatış şekli, kadın ve erkek düşmanlığı gibi sonuçlara neden oluyor.

2018 yılından beri toplumsal cinsiyet eşitliği için Erkekler Konuşuyor projesini yapıyorum. Çıkış noktamı şu sorular oluşturdu: Neden erkekler toplumsal cinsiyet eşitliği meselesini sahiplenmiyor? Neden kendilerine ait bir sorun değilmiş gibi davranıyor? Neden kendilerine yapılan baskıların farkında değiller? Erkeklik tanımları ve algıları nedir? Bu soruların yanıtlarını aradığımız bir toplumsal farkındalık projesi Erkekler Konuşuyor.

12 Ekim’i ‘Farklılıklarımızla Yan Yana, Dünya Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Günü’ ilan ettik. Etkinliğe katılan konuşmacı erkekleri, değişim elçisi olarak görevlendiriyoruz. Her erkek bir başka erkeği değiştirmekle sorumlu olmalı. Biz kadınlar birbirimizi iyileştirmeyi deniyor ve konuşuyoruz.

TBMM’de kadın milletvekillerinin ve hatta iktidarda daha çok yer alması size göre nasıl sağlanır? Ve kadın gözüyle ülke nasıl yönetilir?

Şirket yönetmeyi bilen insanların, ülke yönetiminde neden farklılıkları oluyor anlamış değilim. Anlamadığım için de siyasetin içinde olamıyorum sanırım.  Bu işin kadını erkeği dışında, çeşitlilikleri iyi kullanamamak, dinlememek, benden olmayanı dışlamak, kabulün gelişmemiş olması kültürel çeşitliliğin standartlaşamaması gibi çok etkisi var.

Münteha Adalı’nın iş dışında bir günlük yaşamını anlatır mısınız?

Yok, sanırım, ama dostlarla sohbeti, bir arada olmayı seviyorum. Sanırım büyük ailede büyümenin bende bıraktığı olumlu etkisi. Her sohbetimizin mutlaka bir çıktısı oluyor.

Müziğe ilginizi sorsam? Memleketinizden müzik ustası Kazancı Bedii nasıl anlatırsınız? Şanlıurfalı olarak sizde söyler misiniz?

O anki ruh halime uygun sözü veya müziği ile beni etkileyen her tür müziği severim. Türkü severim, arabesk severim, Ahmet Kaya’yı çok severim.

Kitaplarla aranız nasıl? En son okuduğunuz ve önereceğiniz kitap var mı?

Her şeyi okuyan, dinleyen, araştıran, insanlardan öğrenmeyi seven biriyim. Önermeden çok herkes ihtiyacına, ilgisine göre neyi okumak istiyorsa onu okumalı. Seçim konusunda zorlanacağımız bir çağda değiliz. Her şey, her bilgi her hikâye telefonla elimizin altında.

Tiyatro, sinemaya olan ilginiz? Ve beğendiğiniz tiyatro ve filmler hangileri?

TV’den, dijital platformlardan her şeye ulaşmak mümkün. Benim takip ettiğim bir dizi yok, nedense zaman bulamıyorum, bence zamanımı buna kullanmak istemiyorum.

Hayatınızda unutamadığınız anılarınız nelerdir?

Çocukluğum ve çocukluğum. Gerisi mücadele, çalışma, var olma, yaratma..

Arada annelik, kaçırılan zamanlar ve yakaladığım mutluluklar..

 

Not: Bu Röportaj Münteha Adalı Tarafından Güncel Kadın Platformuna Verilmiştir. Röportajın Aslına Linke Tıklayarak Ulaşabilirsiniz…

Lider Kimdir

“Hatayı değil, çareyi bulun!”

Henry Ford

 

Giderek artan bir oranla birlikte son zamanlarda liderlik en çok duyduğumuz kavramlar arasında. Her şeyden önce, bir lider neyi bilip neyi bilmediğini çok iyi bilir. Bilmediklerine giden yolda o bilgiye nasıl ulaşacağının ve kendisini o konuda nasıl geliştireceğinin planlamasını doğru yapar.

 

 

Lider; doğru soruyu soran kişidir ve odak noktası sorun olmamakla birlikte çözümün de bir parçasıdır.

Sadece kendisini düşünmez, etrafının da ilerleyebilmesi için onların kendi yollarını bulabilmeleri için yol gösterir, destekler.

Öğrenmeden gelen çeşitliliği ve özgürlüğü bilir.

Lider; dosttur, paylaşımcıdır.  Başkalarının parlaması onu korkutmaz, parlattıkları kadar parlar.

 

Bana kalırsa lider doğulur ama sonradan da lider olunur. Yeter ki kendine güven, kendini geliştir ama en çok da kendini sev.

 

 

Puko Döngüsü

“Hatayı değil çareyi bulun.” der Henry Ford. Sen de eğer çalışma hayatında sürekli iyileşmeyi, stresi en az seviyede tutmayı, verimliliği en üst düzeyde sağlamayı istiyorsan hayatının her alanındaki bütün ilişkiler için “planla – uygula – kontrol et – önlem al” döngüsünü kullanabilirsin.

İş yaparken bilmediklerin konusunda etkili bir kılavuzluk eden “PUKO”, neyi nasıl öğreneceğinin en kısa yoludur. Aynı zamanda da yeni öğreneceklerinin ise en iyi dostudur. PUKO döngüsünü sev, takip et, onu geliştir ve hayatına uyarla seni mutlaka hedefine götürecektir.

 

 

Hizmet Sektörünün Bugünü Ve Geleceği

Temizlik sektörünü tecrübelerim ile birlikte “Duyguları Yönetme Sanatı” olarak tanımlıyorum.

Hizmet sektörünün teknolojiden faydalanma oranı gün geçtikçe artsa bile bu sektör için insan vazgeçilmez olmaya devam edecektir.

  1. Sanayi devrimi de insansız olmayacak, hatta sanılanın aksine insan faktörünün sektördeki yeri giderek önem kazanacaktır.

Ticarette sektörler birbirlerini etkilerler, sektör dışı büyüme ve gelişmeler hizmet sektörünü de olumlu olarak etkilemekte ve gelişmelerden payını almaktadır.

Diğer sektörlerdeki büyüme hızı hizmet sektörünün büyümesine de hız katmaktadır.

Dünya’da ve ülkemizde artan nüfus, şehirleşme ve özellikle İstanbul gibi metropoller insanların ve kurumların geçmişten beri süregelmiş günlük yaşam döngülerini değiştirmekte ve önceleri şahsi olarak veya kurumların kendi bünyelerinde yaptıkları işlerin hizmet firmalarından satınalma ihtiyacını doğurmuştur. Böylece geçmişe göre müşterilerin hizmet satınalma algısı ve beklentileri zamanla değişmiştir.

Bu süreç sektörün gelişmesine, iyileşmesine fayda sağlamakla birlikte; ihtiyaçların ve alternatiflerinin farkında olan Müşteri, deneyimleri ile sektörel değişimi hızlandırmakta ve adeta bir dönüşüm yaşatmaktadır.

Tüm bunların yanı sıra değişime önayak olan lider sektörlerin, teknolojinin de etkisiyle kullandıkları materyal ve malzemeler değişmekte ve bunların temizlik, bakım onarım hizmetlerinde kullanılan her türlü araç gereç ve yöntemler de değişimden payını almaktadır. Yapay zeka ürünü ekipmanlar (zemin otomatları, temizlik robotu gibi) hizmet üretiminde kullanılmakta ve yarattığı verimlilik ile sektörün teknolojiden faydalanma isteğini de her geçen gün arttırmaktadır.

 

” Hizmet sektöründe olmazsa olmaz GÜVEN “

Hizmet sektöründe önemli olan müşterinin sizi deneyimlediği süreçte güven ve değer yaratabilmek…

Konforlu GÜVEN sunmak vazgeçilmezimiz.

Her zaman hizmet veren ile hizmet alan arasında güven çok önemlidir. Mahremiyetimize aldığımız tarafa güvenmek, iş birliğinin başlangıcı ve olmazsa olmazıdır.

Güven ortamı olmadığında, müşteri ne istediğini bilmekle birlikte güvensizlikten kaynaklı hizmet satınalma konforunu yaşamaktan çok tedarikçiyi yönetme eğilimi göstermektedir.

Sonuçta hizmet veren, işi bilen, bilgi ve tecrübesi ile işi yöneten değil sadece süreçlere aracılık eden TAŞERON olarak konumlandırılmaktadır.

Tedarikçi ve Taşeron kelime algısı bile işin psikolojisini etkilemektedir.

Taşeronun genel algısı; Yönetilen iken Tedarikçi; İşi bilen

Maalesef bu güvensiz ortamın oluşmasına neden olan yine sektör oyuncuları.

Yöneten olmak yerine müşteriye teslim olup yönetilen olmayı daha kolay, risksiz yol olarak görmekteler.

Bu olumsuz durumlar haksız rekabete ve sunulacak hizmete yansımakta; böylece taraflar (sektör çalışanları, hizmet veren – hizmet alan) zarar görmektedir. Bir taraf itibarını diğer taraf parası karşılığında alacağı hizmeti kaybetmektedir.

Aslında hizmet veren tarafta müthiş bir deneyim, tecrübe ve bilgi var. Hangi sektörde olursak olalım bilgi, beceri ve vizyonumuz ile kendi konumlandırmamızı yapmakta, olumlu yada olumsuz algıya sebep olmaktayız.

Doğal olarak yanlış politikaların sonucunda bu sektöre hizmet eden insan kaynağı da olumsuzluklardan payını almaktadır.

Mavi Yaka denilen insan kaynağının sektörel eğitimi, aidiyet duygusu ve kariyer planı göz ardı edilmekte,doğal olarak çalışana bakış açısı ve ücretlendirme ile çalışandan beklentiler dengede olmamaktadır.

 

” Güvensanda Süreç Nasıl Yönetiliyor! “

Müşterilerilerimize, deneyimlerimiz sonucunda beklentilerine cevap verecek firmalara sadece fiyat odaklı bakmamaları gerektiğini; hizmetin yasal mevzuatlar çerçevesinde bir süreç yönetimi olduğunu, kaliteli, güvenilir ve sürdürülebilir hizmet verecek firmaların ihtiyacını ve gerekliliğini ön plana çıkartıyoruz.

Müşteride yaratılan değer ve yapılan geri bildirimler ile hesap verebilir olmanın gerekliliğini göz ardı etmiyoruz.

Sürdürülebilir hizmet vermek için teknolojiden mümkün olan en üst seviyede yararlanmak, insan faktörünü odağımıza alarak mümkün olacağını biliyor ve süreci böyle yönetiyoruz.

  • Müşteri deneyimlerini akıllı cihazlar ile ölçüp, CRM ve farklı yazılımlar üzerinden takip edip, müşteri temsilcimiz tarafından yüz yüze görüşmeler yapılarak memnuniyeti üst seviyede tutuyor,
  • Sürdürülebilir standardı korumak için süreçleri mevzuatlara uygun, hesap verebilir olmaya dikkat edip, kayıtlı çalışma ile bu güven ortamının devamlılığını sağlıyoruz.
  • Denetim ve öneri sistemi ile beklentiler üzerinde hizmet veren sistemimiz sayesinde; müşteriden talep ve beklentileri doğru yönetilmektedir.
  • Doğru fiyatlandırma ile yarattığımız değerleri, şeffaflıkla müşterilerimize anlatıyor, fiyat politikamızı; ortak vizyon, misyon ve değerlerimizin sayısal ifadesi olarak tanımlıyoruz.
  • Süreç yönetiminde risk ve fırsatları görerek yasal mevzuata tam uyumla ortaya çıkabilecek muhtemel riskleri geri bildirimler ve önleyici faaliyetler ile yönetiyoruz.
  • Müşteri ne istediğini biliyor ve talebini iyi ifade ediyorsa bize kalan çalışmak ve hizmet sunmak. Ortak vizyon ile hareket ederek iş birliğimizin artarak devamlılığı için çalışıyoruz.

Yerel firma olmanın gücü ile sadece temizlik yapmıyor; değer katarak hizmet üretiyoruz.

Her şeye rağmen sektörün ve çalışanlarının hak ettiği değeri bulacağına inanıyor ve bu amaç için çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Sonuçta; müşteri mutlu, çalışan mutlu, kazanan verimlilik olacaktır.

#güvensan #güvensantesishizmetleri #hizmetsektörü #temizlik #maviyaka

 

Münteha Adalı

CEO – Güven Tesis Hizmetleri

Ülkemizde Temizliğin Tarihçesi

1955 yılında hizmete giren İstanbul Hilton ve daha sonrasında açılan Kuşadası Fransız Tatil Köyü, İstanbul Sheraton, İstanbul Intercontinental gibi uluslararası konaklama işletmelerinde 60′lı yıllarda başlamış, kurumsal ilk eğitim kurumu Alman Eğitim Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın ortak projesi olarak 1962′de eğitime başlayan Ankara Otelcilik Okulu’dur.

1983’e kadar kendi bünyelerinde istihdam edilen, “müstahdem” veya “hademe” gibi kadrolarla yerine getirilmeye çalışılan temizlik hizmetleri, bu tarihten sonra hızla çoğalmaya başlayan özel temizlik şirketlerince yerine getirilmeye başlandı. Bu anlamda 1980′ler ve 90′lar, sektörün kendi dinamiklerini oluşturma ve özelikle yurt dışı orijinli markaların da ithal edilmeye başlanması ile uluslararası uygulamaları tanıma süreci olarak tanımlanabilir.

Ayrıca Kamu Kurumlarının yanı sıra, özellikle çok uluslu otel, AVM, perakende marketleri ve endüstri kuruluşlarının, kendi hizmet satın alma kültürleri doğrultusunda yapmaya başladığı hizmet satın almaları da sektör geneline pozitif baskı unsuru olarak yansımış ve Endüstriyel Temizlik Sektörünün sistem ve hizmet kalitesi bakımından gelişmesine neden olmuştur.

Sektör, 2000′li yıllarda, özellikle yabancı orijinli Temizlik Kuruluşları ve FM Kuruluşlarının şirket evlilikleri ya da satın alma yöntemi ile ülkemize gelmeye başlamasıyla farklı bir boyuta gelmiştir. Bazı uluslararası markaların franchising sistemi ile girdiği ülkemize, bazı Avrupa orijinli kuruluşlar ise şirket evlilikleri veya satın alma yöntemi ile geldiler. Böylece, 2002 yılı sonrası dönem uluslararası markaların kalite ve sistem yönünden rekabetine sahne olmaya başladı.

AR&GE BÜLTEN 2014 AĞUSTOS – SEKTÖREL 18

Yine bu dönemde, özellikle gayrimenkul konusunda faaliyet gösteren yerel büyük kuruluşlar, başta kendi yatırımlarını doğru ve ekonomik yönetebilmek adına FM Sektörü konusunda kendi örgütlerini kurarak geliştirmek ve bazen de yabancı markalarla iş birliği tesis etmek yönünde çalışmalar başlattılar. 2009 yılında etkisini ülkemizde de iyice hissettirmeye başlayan global ekonomik kriz döneminde, Avrupa’ya oranla çok yüksek denilebilecek kar marjları ile hizmet vermekte olan kuruluşlar, özellikle büyük sermaye grupları bünyesinde bulunan hizmet firmalarının, kar marjlarını ve vadeleri rekabet enstrümanı olarak kullanmaya başlaması ile zor bir döneme girdiler ve sektörde dengeler de hızla değişmeye başladı. 2009 global krizi sonrası, temizlik hizmeti veren kuruluşların profili operasyon gücü- yeteneği ve kalitesi ile kontrat alanlar ve finansman gücü ile kontrat alanlar olarak şekillenmiştir. Sektörün ülkemizde kurumsallaşmaya başlamasının 30. Yılında yaşanan olumlu gelişmelere karşın, gelişmeyen tek unsur işgücü kavramı olmuştur.

Nitelikli ve Eğitimli İş Gücü kavramı, hep söylenip ama hiç yatırım yapılmayan tek unsur olarak kalmıştır. Temelde, kamu ihale uygulamalarında görülen, “En Ucuz Teklif, En İyi Tekliftir” mantığının yansıması olarak, ucuz ve niteliksiz iş gücü ile hizmet alımı, özel sektörde de bariz şekilde kendisini göstermektedir. Teknolojinin gerekliliğine inanan birçok kuruluş, müşterisinin ucuz hizmet beklentisi nedeni ile maalesef nitelikli iş gücü gerekliliğinin, henüz farkına varamamış gibi davranmaktadır.

 

Günümüzde Türkiye Endüstriyel Temizlik Sektörünün durumu; yerli/yabancı tüm unsurların kabul ettiği hali ile gelecek vaat eden, gelişime açık ve yatırım yapılabilir olarak tanımlanmaktadır. Türkiye’de Temizlik Sektörü; çalışan sayısını istihdamı, bu sayıdan yola çıkarak toplam hacmi … Milyar TL/Ay ciroya ulaşmış bir endüstridir.

Ancak, kamu kurumlarına hizmet vermekte olan kuruluşlar ile küçük ölçekli kuruluşlar açısından her hangi bir sektörel standarttan söz etmek neredeyse imkânsızdır.

Sektörün Geleceği Türkiye’de Endüstriyel Temizlik Sektörünün gelecekteki gelişiminin, salt büyüyen inşaat sektörü, gelişen konaklama endüstrisi ya da özel sağlık kurumları gibi potansiyel gelişmeye bağlanamayacağı bir gerçektir.

AR&GE BÜLTEN 2014 AĞUSTOS – SEKTÖREL 19

Hali hazırda bu hizmeti dış kaynak kullanımı ile almayan büyük bir potansiyelin olduğu bilinmektedir. Yani yeni üretilecek tesislerden önce var olan tesislere bu hizmeti satabilmenin çözümleri bulunduğunda sektör mevcut cüssesinin çok üzerinde bir potansiyele ulaşacaktır. Bu kapsamda:

  • Sürekli büyüme trendinde pazar,
  • Çok fazla yeni yatırım ve büyük projeler (Özellikle Devlet Yatırımları),
  • Genç nüfus (nüfusun % 60’ı 30 yaşından genç),
  • Düşük maliyet (brüt asgari ücret $500/Ay),
  • Yeni marka ve yeni ürünlere açık genç ve dinamik bir tüketim pazarı,
  • Dünyanın 16. büyük ekonomisi ve dünya ticaret hacminin % 1,2’si,
  • Bölgesinin büyüyen ekonomik ve politik gücü,
  • Doğu ve Batı Ticareti arasında önemli bir buluşma ve dağıtım Merkezi (Türkî Devletler, Orta Doğu, Asya ve Afrika Pazarı bakımından),
  • Ülkenin büyük ekonomik potansiyeli (18 milyon konut, 30 milyon 2050 yılı için tahmin edilen)
  • Endüstri, otomotive, inşaat, madencilik, turizm, perakende, enerji sektörleri sürekli yükselen bir çizgiye sahip, (20 milyon kayıtlı araç, 32 milyon/yıl turist)
  • Ekipman kullanımında her yıl görülen artış,
  • Devletin yeni ve yabancı yatırımcılara sağladığı yardım ve teşvikler,
  • Günümüzde yaklaşık 3.000 firma, 2 Milyar € ciro/yıl ve 1 milyon çalışanıyla dev bir sektör olması,
  • Pazarın sadece % 10-15’lik bölümünün temizlik hizmetlerinden faydalanması, pazarın gelişmeye çok açık olduğunu gösteriyor.

 

Bugün sektörün güçlü yanları aşağıdaki gibi özetlenebilir:

  • Tesisler modernleştirme yatırımlarını büyük çapta tamamlamışlardır. Son on yılda sektör firmaları üretim tesislerini modern teknolojiyle yenilemişlerdir.
  • Sektördeki firmalar dünyadaki gelişmeleri yakından izlemekte, en son teknolojik gelişmeleri takip etmekte ve modern ve kaliteli ürün üretebilmektedir.
  • Esnek üretim yapabilen küçük ve modern tesisler vardır.
  • Üretim çeşitliliği mevcuttur.
  • Yeterli mevcut, yetişmiş eleman vardır.
  • İhracat yapabilme sayesinde ölçek ekonomisi yakalanabilmiştir.
  • Rekabet edebilir üretim maliyetleri yakalanmıştır.
  • AB Mevzuatı ile uyum açısından oldukça mesafe alınmıştır.

Sektörün zayıf yanları ise aşağıdaki gibi özetlenebilir:

  • Hammaddede dışa bağımlılık mevcuttur.
  • AR-GE’ye ayrılan bütçe çok düşüktür.
  • Markalaşmada sıkıntılar mevcuttur, patent çalışmaları azdır.
  • Kurumsallaşmada yeterli düzey yakalanamamıştır.
  • İstihdam maliyeti rakip ülkelere göre yüksektir.
  • Bazı ürünlerde kayıt dışı üretim olasılığının yarattığı haksız rekabet yaşanmaktadır.
  • Piyasa gözetim ve denetim eksikliği, kayıt dışı ekonomiyi yüreklendirmekte ve sektörü zorlamaktadır.

 

 

Temizlik ekipmanlar müzesi

– Portland

Temizliğin Tarihçesi

VE HAYAT TEMİZLİKLE BAŞLADI, TEMİZLİKLE BİTTİ.

Antikçağ insanı, ruhsal kirlenmeyi, fiziksel kirlenmenin bir parçası olarak değerlendirmiş ve uyguladığı bazı ritüellerle kirliliğin giderilebileceğini düşünmüşler.

Bu amaçla insanlar, ruhsal kirlerinden arınmak için yıkanmışlar, temiz giysiler giymişler, güzel kokular sürünmüşler ve tanrılara sunularda bulunup, dualar edip yakarmışlar.

M.Ö. 4000 senelerinde yaşamış olan Sümerler, sağlıklı yaşam için yıkanmanın vücut temizliğinin şartı olduğuna inanmışlar, kişisel hijyene önem vermişler.

M.Ö. 3000-2000 yıllarında Mısırlılar vücut temizliğine önem vermişler, yıkanma, sık sık saç-sakal kestirme gibi   mecburiyeti koymuşlar.

M.Ö. 2000 yılarında Anadolu’da yaşamış olan Hititler döneminde tanrı ve tanrıçalar adına uygulanan ritüellerin insanın, toplumun ve kentin arınması amacıyla yapıldığı görülmektedir.

Roma döneminde temizlik kavram ve uygulamaları, insan yaşamının uzun ve sağlıklı olması önceliği üzerinde durulmuş, bu amaçla, Romalılar, suyun temiz olması için arıtma sistemleri oluşturulması, atıkların toplanması, halkın temizlenmesi için ortak kullanıma olanak sağlayan hamamlar, su yolları, sarnıçlar, çeşmeler ve kanalizasyon sistemleri yapmışlardır.

Milattan sonraki döneme bakıldığında ise temizlik ve hijyen ile ilgili bilgilerin daha çok Selçuklular ve Osmanlılar’a ait olduğu dikkat çeker.

Özellikle, İslamiyet’in kabulün den sonraki dönemlerde temizlik ile ilgili bilgilere rastlanmaktadır.

İslamiyet’te abdest almak, kişisel temizliğe dikkat etmek, ibadet ederken temiz olmak gibi temizlik kurallarına dikkat etme zorunlulukları olduğundan kişisel temizlik önem kazanmıştır.

Ayrıca, Osmanlılar döneminde her evde genellikle bir yıkanma yeri ve tuvaletler bulunmaktadır. Osmanlılarda temizlik o kadar önemlidir ki, sanayi ilk kez sabunla başlamıştır.

Osmanlılarda sabunla ilgili ilk düzenlemeler Fatih Sultan Mehmet, İkinci Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman devri kanunnamelerinde görülür. Sonraki dönemlerde sabunun üretimi, kalitesi, fiyatı, kontrolü, ticareti ve sabuncu esnafı konularında oldukça fazla vesika ve düzenleme bulunması dikkat çekmektedir. Sabun, Osmanlı Devleti’nde sabunhane denilen ve şahıslara ait olan imalathanelerde geleneksel yöntemlerle üretilirmiş.

Temizlikte kullanılan makinelerle ilgili gerçek sıçramanın ve teknolojik gelişmenin ise 1950’li yıllardan sonra başladığı görülür.

Ancak bu konudaki emeklemeler XX. yüzyıl itibariyle başlamıştır. Örneğin, 1906 yılında ilk elektrikli süpürgeleri ve tek diskli yer yıkama makineleri, 1954 yılında ilk kombine yer yıkama makineleri piyasaya çıkmıştır. Mop setinin ilk kullanımı 1969 yılında olmuştur.

Temizlik teknolojisinde bugün gelinen noktada ise, ultrasonik dalgalarla çalışan robot süpürgeler kullanılmaktadır.

Dünya da Temizlik Ürünleri Sektörü 110 yılı aşkın bir geçmişe sahiptir. Dünyada ve Türkiye’de hizmet sektörünün çok eski tarihçesi olmasına rağmen temizlik hizmetlerinin bir sektör olarak tanımlanması özellikle Avrupa’da 1900’lü, yılların başlarına rastlamaktadır.

Kentleşme ve sanayileşmedeki hızlı ilerlemeler de eklenince, gerek profesyonel yaşamda gerekse bireysel yaşamda bazı hizmetlerin dışarıdan alınması kaçınılmaz olmuştur. Almanya’da 1902 yılında başlayan sektörle ilgili ilk gelişmeler, günümüz dünyasındaki hızlı değişimlere kısa sürede uyum sağlamak ve diğer işletmelerle rekabet etmek tüm işletmelerin en önemli sorunu haline gelmiştir. Bu kapsamda son yıllarda dünyanın en hızlı büyüyen pazarı halini almıştır.

Kaynak: T.C. Ekonomi Bakanlığı, 2012. AR&GE BÜLTEN 2014 AĞUSTOS

Çevreye Duyarlı Hizmet Üretmek Temel Hedefimiz

Güvensan CEO’su Münteha Adalı: “Çevreci kültür çalışma disiplinimiz gereği; kimyasal seçiminden kullandığımız ekipmanlara ve atıkların etkili yönetimine kadar birçok noktaya dikkat ediyor, çalışanlarımızın, müşterilerimizin ve çevrenin korunmasına özen gösteriyoruz.”

Bu sektörde faaliyet gösteren firmalar, çalışanlar ve hizmeti satın alanlar tarafındaki boşluk ve ihtiyaçlar nedeni ile Güvensan olarak farklı birçok sosyal girişimcilik ve sosyal sorumluluk anlamında birçok proje yaptık” açıklamasını yapan Güvensan CEO’su Münteha Adalı, Güvensan Akademi’de sektöre vasıflı eleman yetiştirdiklerinden bahsederek sözlerine şu şekilde devam etti: “Ayrıca Housekeeper;Kusursuz Ev İşleri Eğitim Projesi ile ev hizmetlerinde çalışan ve bu konuda hizmet veren firmalara yönelik eğitim projesi geliştirdik. Belediyeler ile ortak çalışmalar yaparak ev hizmetlerinde çalışacak kadınlarımıza sosyal sorumluluk olarak sertifika programı dahilinde eğitimler düzenledik ve yaklaşık 500 kadına ulaştık.

Greenstep projemizle ise Sistemli Tesis Hizmetleri Eğitim Proje ve Danışmanlığı kapsamında hizmet veriyoruz, bunu ‘Haddimizi Aştık’ dediğimiz bir proje olarak tanımlayabiliriz.İnşaat firmalarına, mimarlık ofislerine ve müşterilere binalarının yapımında kullanılacak malzemelerin seçimi ve bakımları konusunda farkındalık eğitim ve danışmanlığı veriliyor. Mevsimsel ihtiyaçlara yönelik diğer hizmetlerimiz ile yolumuza devam ediyoruz.”

 

“GERİ DÖNÜŞÜM KÜLTÜRÜ ÇALIŞMALARIMIZA DEVAM EDİYOR VE EDECEĞİZ”

“Kurulduğumuz yıl olan 1992’den bu yana çevreye duyarlı hizmet üretmek temel hedefimiz oldu. Bu nedenle firma logomuz kocaman yeşil bir çınar yaprağı…” diyen Adalı, “Çevreci kültür çalışma disiplinimiz gereği;kimyasal seçiminden kullandığımız ekipmanlara ve atıkların etkili yönetimine kadar birçok noktaya dikkat ediyor, çalışanlarımızın, müşterilerimizin ve çevrenin korunmasına özen gösteriyoruz. Bu konuda yıllarca gereksiz şeylerle uğraştığım yönünde çok eleştiri alıyordum. Ama aklın yolu bir, doğru eninde sonunda hak ettiği değeri buluyor. Bitki bakımından çıkan atıkların organik gübre olarak kullanılması, plastik bidonların projelerden alınması ve çöpe atılmaması gibi geri dönüşüm kültürü çalışmalarımıza devam ediyor ve edeceğiz” dedi. Merkez ve saha yönetiminde etkin olarak teknolojiden faydalandıklarını dile getiren Adalı, “Tablet kullanımı ile saha-merkez etkin iletişimde olup, hizmet kontrolü yapılmaktadır.

Bununla birlikte tüketici ihtiyaçlarına yönelik danışmanlık ve eğitim projelerimiz de b ulunuyor. Bu projelerimizden hizmet veren firmalar da faydalanabilir. Bu eğitimler ile sektöre vasıflı eleman yetiştirmek için çalışmalar yapıyoruz” açıklamasında bulundu.

“HAKSIZ REKABETİ ENGELLEMEK VE EN BÜYÜK KAYNAĞIMIZ OLAN İNSANIN HAK ETTİĞİ DEĞERİ BULMASINA ARACILIK ETMEK İSTİYORUZ”

Gelecek dönemlere ilişkin planlarından bahseden Adalı, “Sektörü iyileştirmek, müşterilerin hizmet satın alması konusunda farkındalıklarını artırmak, bizlere ve sektöre olan güvenin artması için sektörde bulunan firmalar ile bulunduğumuz koşulları değerlendirmek ve iyileştirmek adına bir workshop yapmak öncelikli planlarımız dahilinde yer alıyor. Özetle haksız rekabeti engellemek ve en büyük kaynağımız olan insanın hak ettiği değeri bulmasına aracılık etmek istiyoruz. Bizler eğitim başta olmak üzere sosyal imkanlardan payını alamayan mavi yakanın sesi ve koruyucusu olmalıyız. Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin mutlaka insana ihtiyaç olacaktır” diyerek sözlerine son verdi.

HouseKeeper – Kusursuz Ev İşleri Eğitim Projesi Nedir?

“Her evde her gün bir iş yaşamı var ve ev işlerinde kurumsallık şart” dedik. Çünkü çalışan kadınlar veya bu hizmeti alan diğer kadınlar ciddi mutsuzluk yaşıyor, çözümsüz sorun olarak algılanıyor. Biz bu sorunu görerek ev hizmetlerine vasıflı yardımcı yetiştirmenin gerekliliği ile bu projeyi hayata geçirdik.

İşe giderken gözümüzün arkada, aklımızın evde kalmaması biz kadınlar için çok önemlidir. Evde çalışan yardımcısından şikâyet eden ya da yeni yardımcı arayan bir dolu arkadaşım var yakın çevremde.

Sektörün ilklerindeniz, hizmet kalitesi anlamında en iyi tesis hizmetleri  (temizlik-teknik –ilaçlama-bitki bakım, personel bordrolama ) şirketlerindeniz.

1992’den beri  kurumsal müşterilerimizden, çalışanlarından, çevremizden ev hizmetlerine destek talepleri geliyordu.

Bu talepler bizi bu konuya yöneltti. Müşteri ve ev hizmetlerinde çalışanlar arasındaki ilişkide iyi “aracı” olacağımız inancıyla yola çıktık. Amacımız, bu projeyle ev hizmetlerine kurumsallık getirmektir.

Eğitimli ev yardımcısı arayan çok, bunu gerçek anlamda sunan firma yok!

Her gün, her evde devam eden bir iş yaşamı var. Bu iş yaşamına dikkat çekerek tarafların talepleri ve haklarını korumada aracılık etmek istiyoruz. Bu amaçla eğitim vererek vasıfsız çalışanları eğitip, bu eğitimlerini de sertifika almalarını sağlıyoruz.

Eğitimlerde üç ayrı grubu hedefledik.

  • Sertifika programı ile ev hizmetlerinde çalışan yardımcıları vasıflı hale getirmek isteyenlere
  • Sertifika programına katılıp ev hizmetlerinde çalışmak isteyenlere
  • Evlere yardımcı çalışan yerleştiren ajanslara

Eğitim öncesinde çalışandan ve müşteriden detaylı eğitim talep formu alınıyor, ihtiyaçlar belirleniyor ve eğitim konuları bu doğrultuda seçiliyor. Bu sayede hizmet alan da, hizmet veren de tüm süreçler hakkında bilgi sahibi oluyor.

Verilen eğitimlerde gördük ki;

Öğrenmeye çok ihtiyaçları var. Bildiklerini sandıkları işleri daha sistemli yaparak zaman kazanmaları ve müşteri memnuniyetinin artması onları mutlu ediyor.

Empati yapmayı anlatıyor ve öğretmeye çalışıyoruz. “Müşteri ne ister?” başlıklı interaktif eğitimimiz ile yaşadıkları zorlukları aşma ve “tercih edilen” olma durumlarını örnekliyoruz. Güçleniyorlar.

Eğitimle amacımız;

Hedef; bilinçli ve özgüvenli çalışanlar, doğru hizmet alan müşteriler, asgari kaynak ve enerji kaybının önlenmesi, taraflarca korunan haklar…

Ev yaşamına kurumsallığı getirmek şart. İş akdi gerekli. Ancak bu şekilde tarafların hakları korunabilir. Ev hizmetlerindeki iş ortamının ofis ortamından farkı yok. Bunu taraflara anlatıyoruz.

Günümüzde bilginin bu kadar açık ve ulaşılır olduğu bir çağda olumsuz iş ortamını iyileştirmek gerekiyor.

Eğitim, sertifika ile hizmet veren  desteklemeli. Kimse kimsenin engeli olmamalı.

2014’den beri  Belediyelerle bu eğitimleri organize ettik. Kendilerine iş aramak için başvuran kadınların eğitimini ücretsiz yaptık, hala da yapmaya devam ediyoruz.

Ve her şey temizlikle başladı…

Bir doğduğumuzda bir de öldüğümüzde yıkıyorlar, aradaki süreçlerde Güvensan Temizlik! 🙂

“Farkımızla fark yaratmayı seviyoruz!” sloganımız çıkış noktamız.

Müşterinin kaygılarını ve isteklerini anlamak, sektörde bizim farklılaşmamıza neden oldu. Halen rakiplerimizin yapamadığı, yarattığı her boşluk, müşteri beklentilerini anlayarak ve aksiyon alarak fırsata dönüşüyor. Ayrıca girşimcilik hikayemizde en büyük sermaye, kişiliğimiz ve ahlakımız ile ticaret yapma şeklimiz.

Konu sadece para kazanmak değil, parayı nasıl kazandığımız. Sahip olduğumuz değerlerimiz, konuştuklarımız ile yaptıklarımız arasındaki uyum.

Farklı bakarsanız FARK yaratırsınız! 

Hangi sektörde faaliyet göstermek istiyorsak rakiplerin yapmadıklarını analiz ederek bunları bizim fırsatımız olarak değerlendirebiliriz.

Müşterinin talep ve ihtiyaçları konusunda yapacağımız farklılıklar, tüketici tavır ve davranışları hedefe giden süreçlerimiz olmalı. Ayrıca toplamda iyi bir işletmeci olmanız gerekiyor. İyi bir işletmeci olmak demek; finans, yasal mevzuat, sektör ve rakip takibi, markalaşma, satış- pazarlama, iletişim stratejilerini bilmek demektir. İşletmenin sürdürülebilir olması için tüm bu koşulların tam olmasına dikkat etmek gerekir.

Ne iş yaparsanız yapın çalışanlarınız ve müşterileriniz size güvenmeli. Güvenin de sürdürülebilir olması çok önemli.

Rekabet güzeldir, adil ve akıllı olduğunda rekabet etmeyi severim. Rekabet sizi ve işinizi daima gelişmeye, takip etmeye zorlar. İnsan sürekli kendini günceller ve iş hayatı monoton olmaktan çıkar.

Çok değil, akıllı çalışıyoruz.

Güvensan, profesyonel tesis hizmetleri (temizlik, pest kontrol, bitki & bahçe bakımı, teknik bakım & enerji hizmetleri, personel bordrolama vb.) alanında hizmet vermek ve ürün satışı yapmak amacıyla kurulmuş olsa da gelişen teknoloji ve farklılaşan müşteri ihtiyaçları doğrultusunda her geçen gün hizmetlerine yenilerini eklemektedir.

Güvensan Akademi Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri ilk hedef, kendimize vasıflı eleman yetiştirmek olmasına rağmen dolaylı olarak sektöre de hizmet etmiş oluyoruz.

Türkiye genelinde alt taşeron kullanmadan hizmet veriyoruz. Hijyenik ve sağlıklı ortamların insan mutluluğunu ve çalışma verimliliğini artırdığına inanıyoruz.

Geleceğin ihtiyaçlarını bugünden görerek ve hazırlık yapıp yol alarak, verimli ve etkili çalışmalıyız. Bizi buralara getiren birikimlerin gelecek için yeterli olmayacağını biliyoruz ve bu sebeple de geleceği bugünden tasarlamamız gerektiğini düşünerek çalışıyoruz. Saha ve merkez ofis arasında etkin şekilde teknolojinin nimetlerinden faydalanıyoruz, bu sayede hızlı hareket ediyor ve müşterilerimizin beklentilerinin de üzerinde hizmet sunuyoruz.

“Yerel firma olmanın gücü ile hizmet üretimi”

Teknoloji hepimizin vazgeçilmezi fakat teknoloji ne kadar ilerlerlerse ilerlesin; duygular olmadan hizmetin olacağına inanmıyorum.

Güvensan olarak Housekeeper ve Greenstep Projeleri ile çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Housekeeper eğitim hizmetleri kapsamında “Kusursuz Ev İşleri Eğitim Projesi” ile ev hizmetlerinde çalışanlara veya çalışmayı düşünenlere; Greenstep Projesi kapsamında ise çay, temizlik, teknik gibi personel kadrolarını kendi bünyesinde istihdam eden firmaların çalışanlarına yönelik eğitim ve danışmanlık hizmetlerini sunuyoruz.

İnşaat ve mimarlık firmalarına inşaat/tadilat aşamasında doğru malzeme seçimi ile tasarruflu bakım danışmanlık hizmeti veriyoruz.

Bilmediğiniz alanlarda iş yapmak çok keyifli çünkü keşif ve öğrenme var. Esnaf hak ettiği değeri bulsun!

İki yıl önce Güvensan’ın yanı sıra girişimlerimiz arasına By Adalı Esnaf lokantası katıldı.

Geleneksel yemek kültürümüz, kaybolan lezzetlerin yeni nesil ile buluşma noktası olsun dedik ve yola çıktık.

Bu misyonla çıktığımız yolda da mutfağımıza Türk ve Osmanlı mutfağının önde gelen şeflerinden olan ve ülkemizin uluslararası temsilcisi İbrahim Çelik‘in yön veriyor.

Bu sektörü bilmiyor olsak da, hizmet sektörü bizim yabancısı olmadığımız bir sektördü. Bu girişimlerimizle de öğrendik ki işini iyi yapan, satış-pazarlama ve markalaşmayı önemseyen herkes sağlıklı yol alır.

Mavi Kova, Mavi Bez

Yaptığım işi çok sevdim, bu sektörde çalışanları ise daha çok sevdim. Onlara “Lüksün kıyısında yaşayanlar” dedim hep.

Geçen sene Mart ayında, aldığım önemli bir kararın arifesinde gelen eski bir çalışanımızın mesajı ile doğru yolda olduğumu anladım ve gelen mesajın yeni başlangıçların habercisi olduğuna inandım.

Yeni yıl ile beraber bazı kararlar aldım. Yeni bir karar aldığınızda, o kararın kaç kişinin hayatını ne şekilde etkileyeceğini uzun uzun düşünürsünüz, ölçer tartarsınız. Doğruluğunu sorgularken bulursunuz bazen de kendinizi. Tam o esnada çalışanımızın geçen sene gönderdiği o mesajı anımsadım.

Doğru olana, çok çalışana, tutku ve umudunu kaybetmeyene açılacak daha hayırlı kapılar olduğunu ve aldığım kararlarımda da tek başıma olmadığımı biliyorum artık.

Çalışanımızdan gelen o duygu yüklü mesaj:

“Yıl 2006, Mayıs ayında aranıza katıldım. Güvensan ailesinin bir üyesi oldum. Aranıza katılırken çevremden temizlikçi olup tuvalet mi temizleyeceksin şeklinde çok eleştiri aldım, hatta çocuklarımın adı temizlikçi Havva’nın çocukları oldu. Hiç umursamadım, yoluma devam ettim. Temizlediğim lavabo değildi ki benim gözümde. İki evladımın kalemini, silgisini, defterini, kitabını alabilme ve ilgimi çeken kitapları okuyabilme  çabasıydı. Temizlediğim masalar değil, ruhumdu ve çevremdi. Benim üç kovam vardı, onların da bende dili vardı.

Kırmızı; her zaman enerji,

Yeşil; murat,

Mavi; umut dedim…

Her zaman umudumu sıcak tutmayı öğrendim. Her sabah güne mavi kovamla ve mavi bezimle “Günaydın” dedim. İşimi hep severek yaptım. Bazen şirkete huysuz ve geçimsiz olduğum dedikodusu da geldi ama; hiç umursamadım. Meyve veren ağaç taşlanır dedim.

Ben sizlerle büyük keyifle, zevkle çalıştım. Kendimi yeniden keşfettim, en büyük temizliği kendimde yaptım. Mavi kovanın benim hayatımda çok büyük önemi var.

Kızım bugün hukuk okuyorsa, mavi kova mavi bez…

Oğlum ikinci üniversiteyi okuyorsa mavi kova mavi bez…

Kızımın evliliği ile uluslararası akrabalık kurduysam mavi kova mavi bez.

Çevremi çok sağlam, çok kaliteli insanlarla dostluklar kurarak değiştirdiysem mavi kova mavi bez sayesinde.

En önemli cesareti göstererek sıfırdan yeni bir hayat kurmayı yine mavi kovamla mavi bezimle başardım.

Hiç kimseye muhtaç olmamak için emekli olmam yine mavi kova mavi bezle gerçekleşti.

Tabii ki her şeyi önce Rabbim nasip etti. Sizlerle karşılaştırdı. Kulum senin yolculuğun buradan başlıyor dedi. Önce rabbime sonra sizlere çok teşekkür ederim. Benim sloganım MAVİ KOVA MAVİ BEZ diyorum.

Hayatımın her döneminde hiç unutmayacağım iki parça. Ben bugün kimseye boyun eğmeden dik yürüyebiliyorsam önce Rabbimin sonra mavi kovanın nimetidir. Hepinize çok teşekkür ederim.Regaip kandiliniz kutlu olsun. Dua ederken aklıma geldiniz, dua ederken şükrederken yukarıda yazdıklarım aklıma geldi. Bunları dostluğumuza rağmen ilk defa benden duyuyorsunuz. Beni hep yarınlara inançlarım ve umutlarım taşımıştır. Ekmeğini yediğim Mavi kova mavi bez hep anılarımda benle beraber yaşayacak. En güzel dostluklarım onunla geldi. Kendinize iyi bakın. Allah’a emanet olun.

Güvensan ailesi olarak sizlere nice uzun yıllar diliyorum.”

2017 Yılına “Yerli” Bakış Açısı

Son zamanlarda birçok ortamda bu yıl motto haline getirdiğim espri ile karışık bir sözüm var “Müşterim yabancı olabilir ama rakibim asla!” Hatta imzamın hemen arkasına, firma tanıtım sunumumuza da “Yerli firma olmanın gücü ile hizmet üretimi!” sloganını eklettim.

Elbette kafamda anlatmak istediklerim herkes tarafından çok net anlaşılmadı. Özellikle teknolojinin ilerlemesiyle global bir pazarının hakim ve ülke sınırlarının kaybolduğu olduğu bir dünyada. Global Pazar öyle güçlü geliyor ki yerli firmalar bu gücün karşısında durmakta zorlanıyor. Ve bizler 25 yıldır bu güç karşısında duruyoruz, ülke kültürüne en iyi bizler hakimiz ve tüm yasal sorumluluklarımızı yerine getirerek hizmet üretiyoruz. Türkiye’de bu bağlamda ilk büyük yerli firma olduğumuzu haliyle gururla söylemek gerektiğine inanıyorum.

Ülkemiz gerçekten zor zamanlardan geçiyor, dolar kuru yükseliyor, ödenemeyen krediler yükselen dolar kuru ile daha da katlanarak büyüyor. 2017 yılında bir işim olmaya devam edecek mi diye düşünen çok insan görüyorum. Bunca olumsuzluğa rağmen yarınların daha iyi olacağına dair umutlarımızı da tüketmek istemiyoruz.

Devrim Arabaları geliyor aklıma son zamanlarda.

Sene 1961. Çeşitli firmalarda çalışan 23 tecrübeli Türk mühendisi, kendilerine gönderilen ayrı ayrı mektuplarla “mühim bir konuyu istişare etmek üzere” Ulaştırma Bakanlığı’na davet edilirler. Mühendislerin bazıları yurt dışında görev yapmaktadır; ancak mesajı alan herkes “devletin isteği başımız üstüne” diyerek işini gücünü bırakıp Ankara’ya gelir.

16 Haziran 1961 günü Bakanlıkta bir araya gelen mühendislere, toplantıya başkanlık eden Genel Müdür Yardımcısı Emin BOZOĞLU, bizzat Cemal Gürsel’den gelen “çok gizli” damgalı bir yazıyı okur. Yazıda : “Bu yılın Cumhuriyet Bayramı törenlerinde halkımızın görüş ve takdirlerine sunulmak üzere, hem tasarımı hem de malzeme olarak tamamen yerli malı bir otomobil üretmenizi istiyorum.” Mesajı vardır. Ayrıca mektupta bu görevin TCDD İşletmesine verildiği ve bu amaçla dönemin rakamlarıyla 1.400.000.-TL ödenek ayrıldığı da yazmaktadır.

O gün orada bulunan 23 mühendis bu emri “Türk insanının makûs talihine karşı bir meydan okuma” olarak algılarlar. En küçük bir tereddüt ya da endişe sergilenmeksizin derhal işe başlanır. Çalışma mekanı olarak Devlet Demiryolları’nın Eskişehir’deki Cer Atölyesi seçilir. Zaman müthiş dardır, Cumhuriyet Bayramı’na kadar yalnızca 129 günü vardır ekibin…

Bu arada tüm ülkede, Üniversiteden basınına, bir avuç sanayicisinden politikacısına, sesi duyulabilen herkes ne otomobil ne de motor yapılabileceğine inanıyor, özel sohbetlerde, röportajlarda, film gösterili konferanslarda bu görüş vurgulanıyordu.

Nihayet bunca olumsuzluğa rağmen yerli mühendisler Devrim Arabalarını tamamlayabilmişlerdi.

 

Depolarında, trendeki güvenlik kuralları gereği hiç benzin bulunmayan Türkiye’nin ilk yerli otomobili devrim arabaları, o zamanlar Sıhhiye semtinde bulunan Ankara Demiryolu Fabrikası’na indirildi. Manevra imkanı sağlamak için depolarına yalnızca birkaç litre benzin kondu.

29 Ekim sabahı, Devrim arabaları motosikletli oldukça kalabalık bir trafik ekibinden oluşan eskortun arasında yola çıktı. Çıktı ama, eskorttakiler, benzin alma işinden haberdar olmadığı için, Mobil’e uğramadan yola devam ettiler. Meclis’in önüne gelindiğinde durum anlaşıldı, alelacele getirilen benzin ilk otomobile kondu. İkinci otomobile benzin konacağı sırada Cemal Paşa Meclis’in önüne gelmiş ve Anıtkabir’e gitmek üzere 2 numaralı benzini henüz konamamış Devrim otomobiline binmişti. Yola çıkıldı. Fakat 100 m. kadar sonra motor durdu. Cemal Paşa’nın ”Ne oluyor ?” sorusuna direksiyondaki Yüksek Mühendis Rıfat SERDAROĞLU sıkılarak ”Paşam, benzin bitti.” cevabını verdi. Paşa’dan özür dilenilerek 1 numaralı Devrim arabasına geçmesi rica edildi. Buna uyan Cemal Paşa Anıtkabir’e bu otomobil ile gitti.

Cemal Paşa Anıtkabir’de araçtan inerken “Garp kafasıyla araba yapıyorsunuz, ama Şarklı olduğunuz için benzin koymayı unutuyorsunuz” diyerek hışımla aracı terk etti

 

 

Ortada başarısızlık yoktu aslında. Kısa sürede gece gündüz çalışarak yerli otomobil yapabilmiş mühendisler teşekkür edileceği yerde başarısızlıkla itham edilmişti. O kadar emekten ise 1961 yılında üretilen Devrim otomobillerinden sadece birisi günümüze kadar ulaştı.

Daha önceki yazımda bahsettiğim gibi aylık Arya Women & ÖZÜM işbirliği ile düzenlenen kadın girişimcilere yönelik mentörlük programının ilkinde herkesin tek tek ne yaptığını anlatmasını istemiştik. Genelde bu tarz gruplarda tanımak amaçlı ilk önce kendilerini ve işlerini tanıtmalarını istiyoruz. Birbirleriyle iş yapma kapasitesi olan kadın girişimciler çözümü nedense hep dışarıdaki müşteride arıyordu. Oysa ilk önce birbirleri ile iş yapma kültürünü geliştirmeleri gerekiyordu. Nitekim de birbirleri ile rakip değil el ele vererek daha güçlü olduklarını da zamanla görüyorlar.

2017 Mottosu, Devrim Arabaları, Özüm Mentörlük Buluşmalarını neden mi anlatıyorum? Çünkü birbirimizle iş yapma kültürünü geliştirmediğimizde ne kadar başarılı olursak, işimizi ne kadar iyi yaparsak yapalım şirketimizi ileri yıllara taşımak yerine ancak Devrim Arabaları gibi anlatılacak birer hikayelere dönüşürüz.

Bu sebeple, 2017’nin hepimizin bir olduğu ve birbirimizi desteklediği güçlü bir yıl olmasını diliyorum.